-
1 bozuk
1. فسيد [فَسِيد]Anlamı: bozulmuş olan2. كسير [كَسِير]Anlamı: bozulmuş olan3. متفسخ [مُتَفَسِّخ]Anlamı: bozulmuş olan4. متكسر [مُتَكَسِّر]Anlamı: bozulmuş olan5. متهشم [مُتَهَشِّم]Anlamı: bozulmuş olan6. مخرب [مُخَرَّب]Anlamı: bozulmuş olan7. مدمر [مُدَمَّر]Anlamı: bozulmuş olan8. معطوب [مَعْطُوب]Anlamı: bozulmuş olan9. مكسر [مُكَسَّر]Anlamı: bozulmuş olan10. مكسور [مَكْسُور]Anlamı: bozulmuş olan11. مهشم [مُهَشَّم]Anlamı: bozulmuş olan12. هشيم [هَشِيم]Anlamı: bozulmuş olan13. يباب [يَبَاب]Anlamı: bozulmuş olan -
2 kokuşuk
1. ألخن [أَلْخَن]Anlamı: kokuşmuş, bozulmuş olan2. خام [خامّ]Anlamı: kokuşmuş, bozulmuş olan3. خم [خَمّ]Anlamı: kokuşmuş, bozulmuş olan4. زخم [زَخِم]Anlamı: kokuşmuş, bozulmuş olan5. زنخ [زَنِخ]Anlamı: kokuşmuş, bozulmuş olan6. سنخ [سَنِخ]Anlamı: kokuşmuş, bozulmuş olan7. سهك [سَهِك]Anlamı: kokuşmuş, bozulmuş olan8. عطن [عَطِن]Anlamı: kokuşmuş, bozulmuş olan9. عفن [عَفِن]Anlamı: kokuşmuş, bozulmuş olan10. متعفن [مُتَعَفِّن]Anlamı: kokuşmuş, bozulmuş olan11. مخم [مُخِمّ]Anlamı: kokuşmuş, bozulmuş olan12. منتن [مُنْتِن]Anlamı: kokuşmuş, bozulmuş olan13. نتن [نَتِن]Anlamı: kokuşmuş, bozulmuş olan -
3 kesik
1. فسيد [فَسِيد]Anlamı: kesilerek bozulmuş olan2. متفسخ [مُتَفَسِّخ]Anlamı: kesilerek bozulmuş olan3. مجدود [مَجْدُود]Anlamı: kesilmiş olan4. مقطوع [مَقْطُوع]Anlamı: kesilmiş olan -
4 onarmak
1. أصلح [أَصْلَحَ]Anlamı: bozulmuş, eskimiş olan bir şeyi düzeltip işler duruma sokmak2. رمم [رَمَّمَ]Anlamı: bozulmuş, eskimiş olan bir şeyi düzeltip işler duruma sokmak3. صلح [صَلَّحَ]Anlamı: bozulmuş, eskimiş olan bir şeyi düzeltip işler duruma sokmak
См. также в других словарях:
deli — sf. 1) Aklını yitirmiş olan, akli dengesi bozulmuş olan, mecnun 2) Coşkun, azgın (hayvan, duygu vb.) Bu deli öfkeyi kime veya nelere, bir namlu gibi çevireceğini bilemiyordu. T. Buğra 3) mec. Davranışları aşırı ve taşkın olan (kimse), çılgın Ben… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kesik — sf., ği 1) Kesilmiş olan Biri saçları kesik, gözleri ayrık, dişleri dökük fakat çok dinç ve güzel bir nineydi. H. E. Adıvar 2) Kesilerek bozulmuş olan Kesik süt. 3) Kısa 4) is. Çiğ sütten yapılan yağsız peynir, çökelek, ekşimik 5) is. Gazete,… … Çağatay Osmanlı Sözlük
abdestsiz — sf. 1) Abdest almamış olan (kimse) 2) Abdesti bozulmuş olan (kimse) 3) zf. Abdest almadan, abdest almaksızın 4) is., mec. Kötü adam Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller abdestsiz yere basmamak … Çağatay Osmanlı Sözlük
hasta — sf., Far. ḫaste 1) Sağlığı bozuk olan, esenliği yerinde olmayan, hastalanmış, rahatsız Annem o evin önü sofalı bir odasında hasta yatıyordu. Y. K. Beyatlı 2) mec. Aşırı düşkün, tutkun Maç hastası. 3) argo Parasız, züğürt 4) tkz. Zihinsel… … Çağatay Osmanlı Sözlük
akidesi bozuk — sf., ğu İnancı bozulmuş olan (kimse) … Çağatay Osmanlı Sözlük
bozuk — 1. sf., ğu 1) Bozulmuş olan Daracık ve bozuk kaldırımlardan çamurlu sular akıyordu. T. Buğra 2) Görevini yapamaz duruma gelmiş (organ) Ağzındaki birkaç bozuk dişten şüphe ettim. R. N. Güntekin 3) is. Madenî para, bozuk para Hiç olmazsa birkaç… … Çağatay Osmanlı Sözlük
bozuşuk — sf., ğu Araları açılmış, bozulmuş olan … Çağatay Osmanlı Sözlük
eşlemesiz — sf., sin., TV 1) Görüntü ve ses kuşakları veya ses kuşakları arasında eşleme bulunmayan (film) 2) Eşlemesi bozulmuş olan (film) … Çağatay Osmanlı Sözlük
kokuşuk — sf., ğu 1) Kokuşmuş, bozulmuş olan, müteaffin 2) mec. Kokmuş … Çağatay Osmanlı Sözlük
onarımcılık — is., ğı Bozulmuş olan nesneleri onarıp yararlı bir duruma getirme, tamircilik … Çağatay Osmanlı Sözlük
yenileme — is. 1) Yenilemek işi Biraz sonra kadın, kucağında tabaklar, şişeler, bardak ve kadehlerle geldi, sofrayı yenilemeye başladı. Y. K. Karaosmanoğlu 2) mim. Eski bir yapıda yıkılmış, bozulmuş olan bölümleri aslına uygun bir biçimde onarma,… … Çağatay Osmanlı Sözlük